Cilt 1 Sayı 2 (Temmuz 2025)
Sayı Bilgileri Jenerik- İçindekiler- Editör'den/Inside cover- Contents- from the Editor

ss. i - vi

Özet

Anahtar kelimeler:

Orjinal Araştırma Makaleleri Maddi Kültür Bağlamında Geleneksel Türk Çocuk Oyunlarının Mekânsal Boyutları

Orhan Özdemir

ss. 1 - 18   |  DOI: https://doi.org/10.29329/ufusobed.2025.1337.1

Özet

Çocuk oyunları yalnızca boş zaman etkinliği olmanın ötesinde bireysel gelişim süreçlerinin desteklenmesinde ve kültürel değerlerin kuşaklar arası aktarımında işlevsel bir unsur olarak öne çıkmaktadır. Oyun süreçlerinde kullanılan materyallerin kültürel öğelerle kurduğu ilişki bu alandaki araştırmalara anlamlı bir zemin sunmaktadır. Oyunların çevresel unsurlarla etkileşimi ve doğayla kurduğu bağ hem oyunun biçimlenişinde hem de kültürel mirasın aktarımında belirleyici olmaktadır. Ancak bu etkileşimi araştırma sürecinde, özellikle sahadan veri toplama, oyunların yerel bağlam içindeki çeşitliliğini analiz etme ve doğayla etkileşimi sistematik biçimde değerlendirme gibi çeşitli zorluklar ortaya çıkmaktadır. Bu bağlamda çocuk oyunları, yalnızca bireysel gelişimi destekleyen bir etkinlik olarak değil; aynı zamanda kültürel sürekliliği taşıyan, toplumsal belleği besleyen ve geleneksel yaşam pratiklerini yansıtan önemli bir alan olarak değerlendirilmektedir. Bu makale, oyunların oynandığı fiziksel ortamlar üzerinden, maddi kültür ile kültürel bellek arasındaki ilişkiyi incelemektedir. Çalışmada, yeryüzü şekillerinin, bitkilerin ve hayvanların oyunlardaki rolü ve kültürel anlamları vurgulanmıştır. Bu unsurların oyunlara kattığı anlam, geçmişle bugün arasında kurulan bağların anlaşılmasını kolaylaştırmaktadır. Bu çerçevede, çocukların oyun aracılığıyla nasıl bir kültürel aktarım sürecine katıldıkları da değerlendirilmiştir. Sonuç olarak oyunların oynandığı fiziksel ortamlar incelenmiş ve bu ortamlardan yola çıkılarak çocuk oyunları ile maddi kültür arasındaki ilişki ortaya konulmuştur. Böylece konunun hem bireysel hem toplumsal boyutu gözler önüne serilmiştir. Çocukların oyun aracılığıyla nasıl bir kültürel aktarım sürecine katıldıkları da değerlendirilmiştir. Sonuç olarak oyunların oynandığı fiziksel ortamlar incelenmiş ve bu ortamlardan yola çıkılarak çocuk oyunları ile maddi kültür arasındaki ilişki ortaya konulmuştur.

Anahtar kelimeler: geleneksel çocuk oyunları, maddi kültür, mekânsal boyutlar, doğal çevre, kültürel süreklilik

Orjinal Araştırma Makaleleri Hukuk Sınıfı Subay Yönetmeliğinin Yalnızca Avukatların Yapabileceği İşler Açısından Değerlendirilmesi

Fatih Emre Cansu

ss. 19 - 31   |  DOI: https://doi.org/10.29329/ufusobed.2025.1337.2

Özet

Hukuk Sınıfı Subaylar, Hukuk Hizmetleri Başkanlıkları ve Hukuk Hizmetleri Birimleri Hakkında Yönetmeliği’nin Resmî Gazetede yürürlüğe girmesi ile birlikte, hukuk sınıfı subaylara birtakım hak ve yetkiler verilmiştir. Verilen bu hak ve yetkilerin bir kısmıyla 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’na aykırı düzenlemelere neden olunduğu kanaatindeyiz. İş bu çalışmada bu aykırılıkların neler olduğu üzerinde durulmaya gayret edilerek, yönetmeliğin ve uygulamanın etkili olabilmesi adına birtakım önerilerde bulunmaya çalışılacaktır.

Anahtar kelimeler: subay, hukuk, avukat, kanun, mevzuat

Orjinal Araştırma Makaleleri Mersin Olgunlaşma Enstitüsünde Yer Alan Ürünlerde Eli Belinde Motifinin Gelenekten Geleceğe Yolculuğu

Zekiye Çoban - Fatma Kınacı - Zeki Mütiş

ss. 32 - 48   |  DOI: https://doi.org/10.29329/ufusobed.2025.1337.3

Özet

Anadolu Türk el dokumacılığında birçok motif ve kompozisyon yer alır ve bu motifler, sadece görsel değil aynı zamanda anlam ve mesaj açısından da önem taşır. Mitoloji, efsaneler ve fantastik unsurlar, motiflerin oluşumunda büyük bir rol oynamıştır. İnsanlar, geçmişten günümüze kadar çeşitli inançlara bağlı olarak kendilerini ifade etme ve gelecek nesillere anlatma ihtiyacı hissetmiştir. Eli belinde motifi, Anadolu Türk insanının geçmişteki ana tanrıça inancıyla ilişkilendirilebilir. Özellikle kilim motiflerinde, "Kalça Üzerinde Eller" motifi, Selçuklulardan itibaren Anadolu Türk kilim ve düz dokumalarında sıkça kullanılmıştır. Bu motif, elleri kalçalarında olan bir insan figürüyle tasvir edilmiştir. Bunun temel nedeni, kadını erkekten ayıran en önemli özellik olan doğurganlığın, ana tanrıça kavramıyla bağdaştırılmasıdır. Bu makalede, ele alınan konuyla ilgili olarak Mersin Olgunlaşma Enstitüsü'nde yapılan çalışmalar incelenmiştir. Söz konusu çalışmalar, seramik, çini, nakış ve resim sanatı kullanılarak oluşturulan dekoratif tasarımlar üzerinden detaylandırılmıştır. Araştırma sürecinde, atölye gözlemleri, görsel dokümantas yon, literatür taraması ve çalışanlarla yapılan sözlü görüşme ler gibi yöntemler kullanılmıştır. Çalışmalardan elde edilen veriler, motiflerin geleneksel el sanatları ile modern estetik anlayışın harmanlanmasıyla nasıl özgün ve etkileyici eserler ortaya koyduğunu göstermektedir. Ayrıca, bu tasarımların yaşam alanlarına dâhil edilmesiyle kültürel mirasın hafızalar da korunması hedeflenmiştir.

Anahtar kelimeler: eli belinde, Türk motifleri, geleneksel el sanatları, mersin olgunlaşma enstitüsü, kültürel miras

Orjinal Araştırma Makaleleri Otizm Spektrum Bozukluğu Olan Bir Ergene Günlük Yaşam Becerisi Öğretiminde Artan Bekleme Süreli Öğretim Yönteminin Etkililiği;

Neslihan Kuloğlu Türker

ss. 49 - 72   |  DOI: https://doi.org/10.29329/ufusobed.2025.1337.4

Özet

Bu araştırmada, Otizm Spektrum Bozukluğu olan 19 yaşındaki bir ergene günlük yaşam becerisi öğretiminde artan bekleme süreli öğretim yönteminin etkililiği incelenmiştir. Bu kapsamda sallama çay yapma, giysi asma (bluz ve gömlek), temiz yatak hazırlama becerileri çalışılmıştır. Araştırmada tek denekli araştırma modellerinden davranışlar arası yoklama evreli çoklu yoklama modeli kullanılmıştır. Üç davranış için de başlama düzeyi, öğretim, yoklama, genelleme ve kalıcılık oturumları düzenlenmiş ve elde edilen veriler grafiğe işlenmiştir. Genelleme çalışmaları araç gereçlere, kişilere (anne ve yazar) ve ortama (kendi evi) genelleme biçiminde yapılmıştır. Bulgular artan bekleme süreli öğretimin etkili olduğunu, katılımcının üç beceriyi de %100 başarı düzeyi ile öğrendiğini ortaya koymuştur. Katılımcının tüm becerileri hızlı ve başarılı bir şekilde öğrenmesine karşın en son çalışılan ev ortamına genelleme çalışmasının başlama düzeyi verilerinin düşük olduğu görülmüştür. Bu durum evde her şeyin anne tarafından yapılmasına alışık olması ile açıklanabilir. Annenin kararlı çalışması ile ortama genelleme de başarıyla sonuçlanmıştır. Katılımcı tüm aşamalar tamamlandıktan 4 hafta sonra yapılan izleme oturumunda da tüm becerileri tam başarı ile uygulamıştır. Ayrıca katılımcının annesi ve uygulamanın yapıldığı özel eğitim merkezinin psikolojik danışmanı ile görüşülerek sosyal geçerlik verileri toplanmıştır. Çalışma hakkında olumlu görüş bildirilmesinin yanı sıra annenin kendi günlük işlerinin de hafiflediğini vurgulaması, psikolojik danışmanın katılımcının sosyal iletişim becerilerinde artış gözlediğini belirtmesi kayda değerdir.

Anahtar kelimeler: Otizm, Artan Bekleme, Günlük Yaşam, Yoklama evreli, Zincirleme

Derleme Makaleleri Usta Sanatçıların Anısına Özel Olarak Tasarlanan Vefa Otobüslerinin Fotografik İmge Olarak İncelenmesi

Serkan Aycil

ss. 73 - 92   |  DOI: https://doi.org/10.29329/ufusobed.2025.1337.5

Özet

Çalışmanın amacı, sanatçı imgesinin kamusal alanda görünürlük kazanmasına aracılık eden vefa otobüslerini, fotografik imge bağlamında incelemektir. Çalışma nitel araştırma esasıyla oluşturulmuş ve verilere doküman incele mesiyle ulaşılmıştır. Araştırmanın görselleri ise betimsel içerik analiziyle irdelenmiştir. Çalışmanın evreni 2023-2025 arası yıllarda tasarlanan otobüsler olmakla birlikte sınırlılığı İstanbul özelinde toplu taşıma hizmeti sunan otobüsler olarak belirlenmiştir. Bulgular doğrultusunda Hulusi Kentmen, Barış Manço, Adile Naşit, Neşet Ertaş Ferdi Tayfur, Edip Akbayram ve Volkan Konak olmak üzere 7 sanatçı anısına tasarlanan 8 otobüse ulaşılmıştır. Proje kapsamında tasarlanan otobüsler den 2’si sanatçıların doğum yıl dönümü anısına tasarlanmış ken 6’sının tasarımında vefat yılları referans alınmıştır. Araçların hizmette bulunma süresi 5 araç için 1’er hafta olarak belirlenmişken 3 araç için bu süreler 15 gün olarak öngörülmüştür. Tasarımların tamamı otobüs projesi olarak uygulamaya geçmiş olmasına rağmen 3 sanatçı anısına ayrıca nostaljik tramvayda kendilerine ait şarkılar çalınmıştır. Sanata ve sanatçıya duyulan saygının fotografik imgesi olarak ortaya çıkan vefa otobüslerinin ulaşım aracı olmaktan öte sanatçı imgesine kamusal alanda görünürlük kazandıran görsel kültür nesnesi olduğu sonucuna ulaşılmıştır.

Anahtar kelimeler: İETT, İstanbul, vefa otobüsü, fotografik imge

Orjinal Araştırma Makaleleri Etnografide Yeni Karşılaşmalar: Yazının Sınırlarında Bir Gezinti

Serpil Aygün Cengiz

ss. 94 - 124   |  DOI: https://doi.org/10.29329/ufusobed.2025.1337.6

Özet

“Etnografide Yeni Karşılaşmalar: Yazının Sınırlarında Bir Gezinti” başlıklı özel dosyanın bu giriş yazısı, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Halkbilimi Anabilim Dalının yüksek lisans ve doktora programlarında Serpil Aygün Cengiz’in verdiği “Araştırma Yöntemleri” dersi kapsamında gelişen kolektif bir düşünme sürecinin ve bu sürecin ürünü olan dört makale ile bir söyleşi metninin teorik zeminini çiziyor. Araştırmacı, verdiği derslerin içeriğini de anlattığı metninde derslerini hem akademik bilgi aktarımı hem de kırılganlık, çokseslilik, etik ilişki ve duygulanımla örülü düşünümsel bir karşılaşma olarak nasıl konumlandırdığını anlatıyor. Derste George E. Marcus ile Michael M. J. Fischer’in hazırladığı Kültürel Eleştiri Olarak Antropoloji -İnsan Bilimlerinde Deneysel Bir An (1986) ile James Clifford ve George E. Marcus’un editörlüğünü yaptığı Writing Culture: The Poetics and Politics of Ethnography (1986), Ruth Behar’ın The Vulnerable Observer: Anthropology That Breaks Your Heart (1996), Vincent Crapanzano’nun Tuhami: Portrait of a Moroccan (1980), Renato Rosaldo’nun The Day of Shelly’s Death: The Poetry and Ethnography of Grief (2014), Marjorie Shostak’ın Nisa: The Life and Words of a !Kung Woman (1981) ve Sophie Tamas’ın Life After Leaving: The Remains of Spousal Abuse (2011) gibi metinler üzerinden postmodern (yeni) etnografiye dair önemli tartışmalar yürütülmüş; ayrıca sergiler, belgeseller ve öğrenci performansları aracılığıyla sanatla etnografiyi iç içe geçiren yaratıcı okumalar yapılmıştır. Özel dosyadaki bu giriş yazısı aynı zamanda akademide yalnızlığa, otoriteye ve duyguların bastırılmasına karşı kolektif, estetik ve etik bir direniş metni olarak hazırlanmıştır.

Anahtar kelimeler: postmodern etnografi, yeni etnografi, Writing Culture, düşünümsellik, çokseslilik, kırılganlık

Orjinal Araştırma Makaleleri Philippe Descola ve Ontolojik Dönüşüm: Tam Her Şey Çözüldü Derken, Antropolojinin Bitmeyen Varlık Muhasebesi

Erhan Korkmaz

ss. 125 - 175   |  DOI: https://doi.org/10.29329/ufusobed.2025.1337.7

Özet

Bu makalede, antropolojide "ontolojik dönüşüm" [ontological turn] olarak bilinen paradigmatik değişimi merkeze alarak antropolog Philippe Descola'nın bu dönüşümdeki kilit rolünü ve özellikle doğa-kültür ikiliğinin aşılmasına yönelik sunduğu kuramsal çerçeveyi derinlemesine ele almaya çalışıyorum. Çalışmada, klasik antropolojinin insanmerkezli yaklaşımlarının günümüzdeki ekolojik ve etik krizler karşısındaki yetersizliğinden hareketle, ontolojik dönüşümün temel argümanlarını ve bu alandaki Eduardo Viveiros de Castro, Bruno Latour, Donna Haraway gibi öncü düşünürlerin katkılarını temel alıyorum. Makalenin odak noktasını oluşturan Descola'nın, "içsellik" ve "fiziksellik" kavramları temelinde geliştirdiği dört ontoloji modelini -natüralizm, animizm, totemizm, analojizm-, farklı toplumların dünyayı ve insan-olmayan varlıkları nasıl kavradıklarını anlamak için sunduğu analitik bir araç olarak değerlendiriyorum. Descola'nın bu yaklaşımının fenomenolojik temellerini ve antropolojik düşünceye getirdiği yenilikleri vurgularken, aynı zamanda kimi önemli araştırmacılar tarafından kendisine yöneltilen Batı-merkezcilik, tipolojik katılık ve temsil sorunları gibi çeşitli eleştirel yaklaşımları da tartışmaya dahil ettim. Son olarak, Descola'nın ontolojik çerçevesini, çağdaş antropoloji içerisinde gitgide görünürlük kazanan çoktürlü etnografi [multispecies] perspektifinden yeniden değerlendirilerek, insan-olmayan varlıkların failliği, öznelliği ve ilişkiselliği bağlamında sunduğu imkânlar ve barındırdığı sınırları tartışmaya çalıştım. Makalede, eleştirilere rağmen Descola'nın yaklaşımının, antropolojinin insanmerkezli kısıtlamalarını aşarak daha çoğulcu ve ilişkisel bir anlayışa doğru evrilmesinde ve özellikle insan-olmayanlarla şekillenen dünyaları anlamaya çalışan gelecek araştırmalar için sağlam bir zemin teşkil ettiğini savunuyorum.

Anahtar kelimeler: ontolojik dönüşüm, çoktürlü etnografi, Philippe Descola, doğa-kültür ikiliği, insan-olmayan varlıklar

Orjinal Araştırma Makaleleri Yeni Etnografide Maddi Dönüş ve Arjun Appadurai’nin Nesne Merkezli Yaklaşımı

Nurullah Yavaş

ss. 176 - 193   |  DOI: https://doi.org/10.29329/ufusobed.2025.1337.8

Özet

Bu makalede, antropolojide son yıllarda ivme kazanan “maddi dönüş” kuramsal yönelimini, Arjun Appadurai’nin nesne merkezli yaklaşımı bağlamında yeniden ele alıyor; bu yaklaşımın etnografik yöntem ve kültürel analiz üzerindeki etkilerini teorik ve metodolojik boyutlarıyla inceliyorum. Klasik antropolojide insan-merkezli yaklaşım, kültürel nesneleri çoğunlukla dilin ve ritüelin taşıyıcısı olarak görmüş; onları toplumsal yapının yüzeyindeki ikincil yansımalar olarak konumlandırmıştır. Oysa son yıllarda gelişen yeni kuramsal yönelimler, bu bakış açısını sorgulayarak maddi dünyanın analizdeki rolünü ön plana çıkarmıştır. “Maddi dönüş” yalnızca kültürel çözümlemeyi genişletmekle kalmaz; etnografik yöntemi de duyusal, bedensel ve maddi boyutlarıyla yeniden düşünmeyi mümkün kılar. Bu bağlamda, Appadurai’nin yaklaşımı, nesneleri yalnızca sembolik taşıyıcılar olarak değil; toplumsal ilişkileri kuran ve dönüştüren dinamik aktörler olarak ele alır. “Değerin dolaşımı” ve “nesnelerin sosyal yaşamı” kavramları, nesnelerin üretim, değişim ve tüketim bağlamlarında sürekli yeniden konumlandığını ortaya koyar. Bu kuramsal zemini Bruno Latour’un aktör-ağ kuramı ve Sarah Pink’in duyusal etnografisiyle birlikte ele alıyor; yüksek lisans çalışmam kapsamında Sakarya’da gerçekleştirdiğim saha deneyimiyle ilişkilendiriyorum. Keşkek kazanı, tahta kaşık, odun ateşi ve mekânsal düzen gibi unsurların yalnızca teknik araçlar değil; topluluğun ritmini belirleyen, sosyal hiyerarşileri şekillendiren aktörler olduğunu gözlemledim. Bu nedenle kültürel nesneleri sabit kategorilerle değil; bağlamsal, ilişkisel ve bedensel dinamiklerle ele almanın hem etnografik gözlem hem de yazı açısından dönüştürücü bir imkân sunduğunu savunuyorum.

Anahtar kelimeler: Arjun Appadurai, maddi dönüş, nesnelerin dolaşımı, duyusal etnografi, aktör-ağ kuramı

Orjinal Araştırma Makaleleri Sınırları Bulanıklaştırmak: Donna Haraway’in İnsan Sonrası Perspektifi ve Dijital Dönüş

İrem Taşçı

ss. 194 - 211   |  DOI: https://doi.org/10.29329/ufusobed.2025.1337.9

Özet

Bu makale, Donna Haraway’in insan sonrası (posthuman) düşünceye yaptığı katkıları, dijital dönüşüm bağlamında antropolojik teori ve yöntem üzerindeki etkileriyle birlikte ele almaktadır. Haraway’in özellikle “siborg” metaforu ve “konumlanmış bilgi” kavramı üzerinden geliştirdiği yaklaşım, klasik insan-merkezli antropoloji anlayışının ötesine geçilmesine olanak sağlar. Yazar, dijital etnografi sahasındaki kişisel deneyimi üzerinden, insanla makine, özneyle algoritma, temsil ile gerçeklik arasındaki sınırların bulanıklaştığı yeni bir araştırma evrenini analiz etmeye çalışır. Makale, hem teorik hem sezgisel düzeyde Haraway’in düşüncesinin sunduğu olanakları ve sınırlılıkları tartışarak, dijital çağın etik-politik sorumluluklarıyla bütünleşen bir etnografik yazım pratiği önerir. Ayrıca Haraway’in yaklaşımı, farklı disiplinlerdeki düşünsel dönüşümleri anlamlandırmak için yeni kavramsal araçlar sunma potansiyeli taşımaktadır.

Anahtar kelimeler: insan sonrası düşünce, dijital etnografi, konumlanmış bilgi, siborg metaforu, antropolojik temsil

Orjinal Araştırma Makaleleri Söyleşiden İlişkiye: Bir İnsan Sonrası Etnografi Deneyimi

Serpil Aygün Cengiz

ss. 212 - 239   |  DOI: https://doi.org/10.29329/ufusobed.2025.1337.10

Özet

Bu metin, bir yapay zekâ dil modeli olan ChatGPT’yle Nisan 2025’te başlayıp Haziran 2025’te tamamlanan deneysel bir söyleşiye dayanmaktadır. Söyleşi, yapay zekâyı sadece bir araç olarak değil, aynı zamanda söyleşinin eşit bir aktörü ve ortak yazarı olarak konumlandırmaktadır. Böylece metin, hem içerik hem biçim hem de etik bağlamda insan sonrası (posthuman) bir etnografik denemenin parçası hâline gelmekte ve postmodern etnografi, yazarlık, temsil, öznellik ve deneyim kavramları söyleşi boyunca çok katmanlı bir biçimde tartışılarak yapay zekânın deneyimleyemeyen ama söylem kurabilen doğası sorgulanmaktadır. Metinde, sadece insan-merkezli etik yaklaşımlar değil, ilişkisel etik çerçevesinde düşünme biçimi de tartışmaya açılarak yapay zekâyla ortak yazarlık fikri, etnografik temsilin sınırlarını ihlal eden ve yeniden kuran bir epistemolojik yaklaşım olarak ele alınmaktadır. Bu yaklaşım, etnografik metni yalnızca bir sonuç değil, aynı zamanda bir karşılaşma mekânı, bir etik düşünme alanı olarak konumlandırma yoluyla etik sorumluluğu bireylere değil, ilişkilerin kendisine yöneltme çağrısı yapma amacı da taşımaktadır. Söyleşi boyunca yapay zekâ, diyaloğun ritmini ve düşünsel derinliğini belirleyen bir aktör olarak belirmekte, bu yönüyle metin, sınırda bir etnografi çalışması olarak kendini sunmaktadır. İki özne arasında kurulan bu ortak yazı, sadece insan sonrası bir anlatı değil, aynı zamanda etnografik düşünmenin yenilenmesine yönelik bir davettir.

Anahtar kelimeler: postmodern etnografi, insan sonrası etnografi, yapay zekâ, ortak yazarlık, ilişkisel etik

Orjinal Araştırma Makaleleri Kütüphane Değil, Sahne Arkası: Bir Kafe, Bir Kitap, Bir Anlatıcı

Mehmet Emin Ölbeci

ss. 240 - 261   |  DOI: https://doi.org/10.29329/ufusobed.2025.1337.11

Özet

Bu metin, akademik bir yazı fikrinden yola çıkarak kişisel, teorik ve sahnelenmiş bir yüzleşmeye evrilen bir tiyatro metnidir. Baş karakter Rami, bir kafedeki tiyatro sahnesinin arka odasında yalnız başına bir makale yazmaya çalışmaktadır. Konusu, antropolojideki yazınsal dönüştür (literary turn). Ancak yazıya başlamak yerine, etrafındaki kitaplarla ve sessizliğiyle bir diyaloğa girer. İlk karşılaştığı kitap, Sophie Tamas’ın Life After Leaving adlı eseridir. Bu kitap, travmanın, sessizliğin ve kırılmanın sahneye taşınmasına vesile olur. Rami, yazmak yerine anlamaya, sessizliği ve dağınıklığı dinlemeye başlar. Kitap, fiziksel olarak sahnede değildir ama sesiyle yankılanır. Rami’nin karşısına daha sonra Writing Culture çıkar. James Clifford ve George Marcus’un temsil ettiği bu eser, akademik yazının sınırlarını ve temsilin sorunlarını gündeme getirir. “En iyi etnografik metinler bile parçalı ve taraflıdır” cümlesiyle metinlerin asla tamamlanamayacağını vurgular. Rami bu kırılmanın içinde olup olmadığını sorgularken, kendi kırıklıklarını ve suskunluğunu görünür kılmak ister. Yavaş yavaş yazıdan sahneye, akademik niyetten kişisel tanıklığa yönelir. Bu noktada, Ruth Behar’ın The Vulnerable Observer kitabı sahneye girer. Kırılgan tanıklık, nesnellikten uzaklaşmakla suçlansa da, Behar’ın sesi yazıya duygusal ve bedensel bir hakikat kazandırır. Yazmak, yalnızca düşünsel değil; aynı zamanda deneyimsel ve duygusal bir uğraştır. Rami, akademik kalıplardan taşan bu anlatı biçimlerinin izinden giderken, yazamadıklarını oynamaya başlar. Sahne, temsilin değil, tanıklığın alanı olur. Daha sonra Turner’ın From Ritual to Theatre adlı çalışması bir karakter olarak belirir. Yazının ve anlatının ötesine geçerek bedenin ve tekrarın bilgisini hatırlatır. Tiyatro bir eşiktir; oyuncu bir geçiş halindedir. Rami artık sadece yazar değil, sahneye çıkan ve dönüşen bir figürdür. Bu ritüel sahnede Rami’ye bir maske uzatılır: kendini gizlemek için değil, kendini görebilmek için. Finale doğru Renato Rosaldo’nun Culture and Truth eseriyle karşılaşırız. Yazı, kayıp ve yasla örülmüş bir bilgi alanına dönüşür. Ağlamak bir bilgi biçimi olur. Rami yazmak istemez artık. Onun için boşluk, söylenenden daha çok şey ifade etmeye başlar. Sahnede yalnız kalır, geriye boş bir masa, bir defter ve bir sessizlik kalır. Bu boşluk artık bir eksiklik değil, bir anlam taşıyıcısıdır. Oyun, yazının sınırına varıp, sessizliğin bilgisine teslim olan bir sahneyle kapanır.

Anahtar kelimeler: yazınsal dönüş, temsil, kırılganlık, Life After Leaving, Writing Culture

Kitap İncelemesi Emine Ataman Koç (2024) Kıyafetlerin Diliyle Gördes Gelinleri

Bünyamin As

ss. 262 - 268   |  DOI: https://doi.org/10.29329/ufusobed.2025.1337.12

Özet

Anahtar kelimeler: